KADINA YÖNELİK ŞİDDETE HAYIR
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE HAYIR!
Tekirdağ’da bazı dernek ve Siyasi Partiler, ‘Kadına Yönelik Şiddete Hayır’ yürüyüşü düzenledi.
Cumhuriyet Halk Partisi, Deva Partisi, Memleket Partisi, Cumhuriyet Kadınları Derneği, 29 Ekim Kadınları Derneği, Tekirdağ Barosu, Süleymanpaşa Engelsiz Yaşam Derneği, Tekirdağ Tabip Odası, Eğitim-Sen Tekirdağ Şubesi ve Eğitim- İş Sendikası Kadına yönelik şiddet dur demek için Köprü Başından Hasan Ali Yücel Meydanına kadar yürüdüler.
Köprü Başından Hasan Ali Yücel Meydanında Dernekler ve Siyasi partiler adına açıklama yapan Eğitim - İş İlçe Sekreteri Merve Özbilen Nar kadına yönelik şiddetin önlenmesinin devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olduğunu söyledi.
Kadına karşı şiddetin önlenmesinde Devletin önemli sorumluklarını olduğunu ifade eden Nar, şunları kaydetti;” Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararlarıyla da devletin öncelikli sorumluluklarından birisi olarak tanımlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının tanımlandığı” 17. maddesi ile herkesin yaşam hakkını garanti altına almayı ve kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını” taahhüt eder. Kadına yönelik şiddet bu anayasal hakkın ihlali anlamına gelmekte ve bu ihlalin önlenmesi için devlete önemli sorumluluklar düşmektedir. Dünyada ve ülkemizde sağ muhafazakâr iktidarlar pandemiyi de fırsat bilerek kadın kimliğine dönük saldırılarını arttırmaktadır. İktidar; tekçi, gerici ve cinsiyetçi temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını zayıflatmayı temel almış, baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadınları ev içinde ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük saldırılarına hız vermiştir. İstanbul Sözleşmesi'nin bir gece yarısı feshinden sonra şimdi de 6284 sayılı yasa gibi şiddeti önlemede etkili yasal kazanımlar hedef gösterilmekte ve eril yargının cezasızlık politikası kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Artık samuray kılıçları ile dizayn edilen evlerinden kılıçlar ile çıkılarak kadınlar katledilmekte ve "gücüm yettiği için hedef aldım" denilebilmektedir. Eril yargı erkekleri koruyor, kadına yönelik şiddette, yönelik nefret cinayetlerinde ve çocuk istismarında cezasızlık uygulamakta. Erkek için uygun bulduğu cezasızlık politikasına karşı kadınların kendi hayatlarını savunmak için geliştirdikleri öz savunmayı ise görmezden gelerek ağır cezalar vermekten çekinmemektedir. Ancak kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken, devlet kadınların can güvenliğini sağlamada yetersiz kalmaktadır. Basında yer alan haberlere ve anıt sayaca göre, 2021nin ilk on bir ayında en az 340 kadın öldürüldü. Erkek şiddetinin giderek artmasında, siyasi iktidarın din ve ahlak adına sıkça kullandığı cinsiyetçi, sözde muhafazakâr söylemlerle kadını değersizleştirmesi, namus ve ahlak anlayışını salt kadına indirgemesi önemli etken olmuştur. Cinsiyetçi söylemler, ders kitaplarına kadar girmiştir. Her gün en az üç kadının öldürüldüğü, onlarcasının tacize, tecavüze ve şiddete uğradığı, iktidarın açıkça kadınlara savaş açtığı bu sistemde, kadınlar sadece nefes almak için bile mücadele etmek zorundadır. Aile içinde, işyerlerinde, sokakta kadına şiddet gündelik hayatın bir parçası haline gelmiş, özellikle son yıllarda kadın cinayetleri katlanarak artmıştır. Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek tarafını belli etmiştir. Yapılması gereken; hiç vakit kaybetmeden şiddet gören kadınların korunmasındaki bürokratik engellerin tamamını kaldırmak, kadın katillerine asla ceza indirimi uygulamamak, hafifletici sebep aranmadan caydırıcı cezalar verilmesini sağlamak, İstanbul sözleşmesinin getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmektir. Kadınların da erkekler gibi güven içinde, korkmadan, acı çekmeden, insanca yaşamaya hakkı vardır. Acı çekmek, tacize uğramak, öldürülmek kadınların kaderi olmamalıdır. Biz buradaki tüm bileşenler, kadınlar olarak AKP’nin kadın düşmanı politikalarına ve cinsiyetçi uygulamalarına karşı durmaya, kadınların karşılaştıkları zorlukları dile getirmeye, birlikte yaşanılır ve daha eşit bir dünya kuruluncaya dek devam edeceğiz. Bizler biliyoruz ki kadın erkek eşitsizliği, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet yüzyıllardır bu dünyanın en temel sorunu ve artık görmezden gelinmesi mümkün değil. Çünkü biz kadınlar örgütlüyüz ve sesimizi her yerden duyuruyoruz susmuyoruz. Cesaretimiz varoluşumuzdan ve bir arada durabilmekten gelmektedir.”