CHP Sözcüsü Öztrak: “MÜZELİK OLMUŞ ERDOĞAN’I HİÇ KİMSE KURTARAMAZ"
CHP Sözcüsü Öztrak:
“MÜZELİK OLMUŞ ERDOĞAN’I HİÇ KİMSE KURTARAMAZ"
CHP Sözcüsü Öztrak, İstanbul’da hazırlanan Erdoğan Müzesi’nin, Erdoğan’ın müzelik olduğunun ikrarı olduğunu belirterek, “Artık miadı dolmuş, müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz. Ne psikolojik savaş aracı olarak kullanmaya kalktığı, SADAT gibi paramiliter artıklar, ne Pelikanlar, ne de Ebabiller. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyorlar. Korktukça çirkinleşiyorlar. Ama unutmasınlar: Korku suçu, suç da cezayı getirir” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündeminde dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
PROGRAMIMIZI VE YOL HARİTAMIZI 30 OCAK’TA AÇIKLIYORUZ
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. İstikrar vaadiyle pazarlanan Ucube Şahsım Yönetim Sistemi, ülkemizde, milletimizde ne ağız tadı bıraktı, ne de istikrar… “Tek başımıza yöneteceğiz, çabuk karar alacağız” dediler, dünyanın en büyük ekonomileri liginde, ülkemizi ilk yirmiden, düşme sınırına getirdiler. Paramızı pul ettiler. Milletimizi hayat pahalılığına ezdirdiler. Parti devleti, devlette liyakati sıfırladı. İkbal peşindeki memurlar, devletin memuru gibi değil, partinin memuru gibi davranmaya başladı. Ülkemiz bu ucube rejimin liyakatsiz kadroları elinde, Narcos film setine döndü. Yirmi sene boyunca yönettikleri ülkede, açlığı, fakirliği hortlatanlar, ülkeyi bu hale düşüren kendileri değilmiş gibi şimdi çıktılar, on parmaklarında on kara bize sürmeye çabalıyorlar. Milletten utanmadan oy istiyorlar. Sorunların sebebi olanlar, sorunların çözümü olamazlar. Milletimiz bunların ne yaptığını gördü, notlarını verdi. Artık sandık vakti. Halkımız bu ucube rejimi sandığa gömmeye hazırlanıyor. Milletimiz sandıkları patlatacak, biz de milletimizin tertemiz oylarını, sonuna kadar koruyacağız. Biz hazırız. Kararlılıkla adım adım, stratejimize sadık kalarak, hem CHP hem de Altılı Masa, büyük bir disiplin içinde sandığa yürüyoruz. Baştan beri uyguladığımız programa uygun olarak, bu ay sonunda, milletimizi önce feraha çıkaracak, sonra da refaha ulaştıracak programımızı ve ülkemizi nasıl yöneteceğimize dair yol haritamızı açıklayacağız. Bugünkü toplantımızda tüm bu hazırlıkları, bir kez daha gözden geçirdik.
116 CBK’ NIN 78’İ DÜZELTME İÇİN
“Bozuk olunca maya, ne ar tanır, ne hayâ” diyor, Hazreti Mevlana… Bu toprakların mayasına uymayan, ucube tek kişilik şahsım rejimi, ülke yönetiminde çoklu organ yetmezliğine sebep oldu. Ülkemizde, bu ucube rejim elinde, ne adli, ne iktisadi, ne siyasi, ne de idari istikrar kaldı. “Yok kanun! Yap kanun!” zihniyetiyle, “Ben yaptım, ben bozarım” anlayışıyla, ülkemizde hukuk, kural ve istikrar kalmadı. “Sınırsız bir hâkimiyet, kime ait olursa olsun, kim tarafından kullanılırsa kullanılsın, istibdat ve zulme götürür.” “Hızlı karar alacağız” diyerek, hükümetin başını, meclisin yasa yapma yetkisine ortak ettiler. Partili Cumhurbaşkanına tek başına ülkeyi yönetme yetkisi verdiler. Sınırsız bir güçle donattılar. Erdoğan, 2018 Temmuz’undan bu yana, 116 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladı. Ama bu 116 Kararnamenin 78 tanesi, kendi çıkardığı kararnamelerdeki, yanlışlıkları düzelten kararnameler oldu. 54 aydır, sınırsız yetkiyle ülkeyi yönetiyor. Neredeyse her ay iki kararname çıkarmış. Ve çıkarılan her iki kararnameden birisi, öncekini düzeltmek için çıkarılmış. Neden? Çünkü neyin doğru, neyin yanlış olduğuna, kurallar, yasalar değil, tek bir kişi karar veriyor.
85 MİLYON SARAYIN KEYFİNE GÖRE YAŞIYORUZ
Sabahları Erdoğan hangi tarafından kalktıysa, yardımcısına “yaz” diyor, 85 milyon vatandaş da, Sarayın keyfine göre yaşıyor. Erdoğan’ın Merkez Bankası’na çöktüğü günden bu yana; Merkez Bankası’nın kararları da, artık sarayda yazılıyor. Sabah bir kalkıyorsunuz, ihracatçılara, kazandıkları dövizin yüzde 25’ini bozdurma zorunluluğu getiriliyor. Bir başka sabah kalkıyorsunuz, döviz bozdurma zorunluluğunu yüzde 40’a çıkarıyor. Bir sabah, “Döviz tevdiat hesaplarını kapatın” diyerek, bankalara caydırıcı ve cezalandırıcı, birtakım düzenlemeler getiriyor. Ondan sonra bir başka sabahta, “Aynı bankalar yurtdışından dövizle borçlansın” diyerek, zorunlu karşılıkları sıfırlıyor. Bir sabah, “Liralaşacağız” diyerek, Kur Korumalı Mevduata olmadık teşvikler veriyor. Sonra bunun artık vatandaş tarafından buna itibar edilmediğini gördüğünde bir başka sabah, banka mevduatlarında bu sefer vadeyi uzatmaya karar veriyor, belirli bir vadenin üzerindeki Türk Lirası mevduatların, zorunlu karşılıklarını sıfırlıyor.
TÜM TUŞLARA AYNI ANDA BASIYOR
Izrar halinde tüm tuşlara aynı anda basıyor. Kuralların değil, kralın hüküm sürdüğü yerde; kararlar sürekli değişir. Dün yapılan, bugün bozulur. İstikrar biter, bugün olduğu gibi kaos çıkar. Binlerce yıl ötesinden seslenen Aristoteles, sanki bugünün Türkiye’sini görmüş de söylemiş; “Yönetimde adalet kuralla, kural ise yasayla sağlanır. Yasanın egemenliği bir tek kişinin egemenliğine yeğdir.” Kural hâkimiyetinin olmadığı yerde, ne hukuki istikrar kalır, ne öngörülebilirlik olur, ne de ekonomik istikrar kalır. Tıpkı bugün ülkemizde olduğu gibi… “Adalet, halkın ekmeğidir.” Küçülen ekmeğimizle, tabağımızdan eksilen aşımızla, biz bunu yaşayarak öğrendik. Tek bir kişinin inadı, “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatası, ekonomimizi perişan etti. Son bir yılda, kuru soğan yüzde 315, limon yüzde 203, toz şeker yüzde 165, ıspanak yüzde 163, portakal yüzde 142, mandalina yüzde 127 zam gördü. TÜİK’in marketlerinde bile son bir yılda, süt yüzde 113, peynir yüzde 105, tereyağı yüzde 109 zamlandı.
KONUT FİYAT ENFLASYONUNDA DA ŞAMPİYON OLDUK
Bakarsanız dünyada gıda fiyatları düşüyor. Ama bizde şahlanmaya devam ediyor. Gıda enflasyonunda dünyada altıncı sıradayız. Konut fiyatları enflasyonunda da, şampiyonluğu kimselere kaptırmıyoruz. Son bir yılda, konut fiyatlarının en çok arttığı ülke Türkiye olmuş. Dünyada konut fiyatları ortalama yüzde 8 artarken, bizde yüzde 189 artmış. 20 katından fazla. Bu ucube rejim elinde milletimiz, çok ciddi bir gıda ve barınma kriziyle karşı karşıya... Ama millete bu yıkımı yaşatanların umurunda bile değil… gazeteler yazıyor Nebati Bakan’ın keyfi çok şükür yerindeymiş… Gözlerindeki meşhur ışıltı meğerse yeniden belirmiş. Tabi, Yörük sırtından kurban kesmeye alışmışsan böyle olur.
LOBİYE, YANDAŞA MİLLETİN KESESİNDEN 442 MİLYAR LİRA
Bugün 2022 bütçe sonuçları açıklandı. Saray’ın “Bir kuruş vermeden yaptık” dediği Dolar ve Avro cinsinden garantili projelere 2022’de tek bir yılda ödenen para 38 milyar lira. Nebati Bakanın “En kötü senaryoda bile Hazine’ye yük gelmiyor” dediği Kur Korumalı Mevduat için bu yıl bütçeden ödenen para, 93 milyar lira. Ben anlamıyorum bu kadar yalanı, bu kadar rahat nasıl söyleyebiliyorlar? Tabi harcanan para kendi paraları olmadığı zaman, paralar milletin cebinden çıktığı zaman böyle konuşabiliyorsunuz, böyle rahat olabiliyorsunuz. Keyfiniz yerinde oluyor. 2022’de, “Nas” dedikleri faiz için bütçeden ödedikleri para ise 311 milyar lira. Sadece bu üç kalemden, yandaş müteahhitlere, faiz lobilerine, milletin kesesinden aktardıkları para 442 milyar lira. Buna karşın bütçeden çiftçiyi desteklemek için 2022’de ödenen para sadece 39 milyar lira. Halkbank’tan esnafa verilen destek 9 milyar lira. Yatırımlara harcanan para 276 milyar lira… Bir avuç yandaşa, beslemeye, faiz lobilerine harcanan para, bütçeden yatırıma harcanan paranın tam iki katı… Millete veriyorlar talkını, beslemeleriyle birlikte yutuyorlar salkımı…
İNGİLİZ KRALI 8. HENRY GİBİ
Ucube rejim elinde, sadece hukuki ve ekonomik istikrar değil, siyasi ve idari istikrar da çok ciddi darbe aldı. Güya yönetimde istikrar olacaktı, ama değişen bakanların, TÜİK Başkanlarının, Merkez Bankası Başkanlarının haddi hesabı yok. “İngiliz Kralı Sekizinci Henry nasıl sürekli eş değiştirdiyse, Türkiye de öyle Merkez Bankası Başkanı değiştiriyor” diyor yabancılar. Ve ucube sistemle dalga geçiyorlar.
ERDOĞAN KARAR ALAMAYINCA KIBLEYİ ŞAŞIRDILAR
Bugün artık devlet yönetilmiyor, rüzgâra tutulmuş bir yaprak gibi savruluyor. Bir KPSS sınavını, bir rektör atamasını bile yapamaz haldeler. Yönetimdeki kargaşaya en son örnek, Emeklilikte Yaşa Takılanlarla ilgili düzenleme… İşe Erdoğan nasıl başladı, “Seçim kaybetsem de ben bu işte yokum” dedi. Sonra 2,5 milyon EYT’li bastırdı, seçime giderken bunu yapmak, kabullenmek zorunda kaldı. Ama Meclis’e hala bir düzenleme getiremedi. Erdoğan’ın bir Grup Başkanvekili “Benden tarih istemeyin” diyor. Erdoğan’ın Bakanı: “İlk aylıklar Şubat ya da Mart’ta olabilir” diye açıklama yapıyor. Erdoğan’ın bir başka Grup Başkanvekili çıkıyor, “Şubat ortasında biter diye ümit ediyorum” diyor. “Hızlı karar alacağız” diye getirdikleri sistemde, Erdoğan karar alamayınca, altındakiler de kıbleyi şaşırıyor. İnsanlar EYT çıkacak diye, askerlik, doğum borçlanmaları yaptılar. Birçoğu kredi çekti. Şimdi EYT’yi, seçime ayarlı şekilde ileriye doğru sallıyorlar. Buna sadece istikrarsızlık denmez, buna insafsızlık denir.
ALGI YÖNETMEKTEN ÜLKE YÖNETMEYE FIRSAT BULAMIYORLAR
Her işleri seçime ayarlı ama seçim tarihi için bile her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Saray, “Erken seçim yok, noktalı virgül değil, nokta” diye işe başladı. Ama şimdi, “Erken seçim değil ama erkene alabiliriz, malum mevsim şartları” diye kıvranmaya başladılar. Algı yönetmekten, ülke yönetmeye fırsat bulamıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bundan sonra bu kibir abidelerine, bu liyakatsizlere, bu beceriksizlere her mevsim kış, milletimize de bahar.
ALTAY’IN PROTOTİPİNİ KORE MOTORUYLA YÜRÜTÜP ŞOV YAPMANIN PEŞİNDELER
Erdoğan hafta sonu Muğla’da çıktı, “Altay Tankı’nın teslimini yaptık” dedi. Peki, bundan ordumuzun haberi var mı? Oysa daha birkaç gün önce “Tankın Mayıs ayında teste çıkacağını, seri üretimin 2025’e kaldığını” açıklayan da yine kendisiydi. Çok laf yalansız, çok mal da haramsız olmazmış. Bunlarınki de bu hesap… Onun “teslim ettik” dediği, projesi 1995 yılında, prototipi 1997’de yapılan, 2004’de ordumuzun envantere giren “Fırtına Obüsleri”ydi. Altay Tankı projesi ise, tam bir yandaş kayırma, tam bir yabancıya peşkeş, tam bir yılan hikâyesi oldu. Ama dervişin fikri neyse zikri de odur. Anlaşılan tam da seçim öncesinde, yeni bir Altay Tankı palavrası hazırlığı var. Tıpkı bundan 5 yıl önce 14 Haziran 2018 tarihinde, bundan önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminden tam 10 gün önce, Savunma Sanayii Başkanının; şu tweetiyle başlayan ve sonunda fos hikaye gibi… Ne diyor bu tweet; “BMC ile anlaştık. Milli tankımız Altay’ın milli motorunu ve güç grubunu geliştiriyoruz” diyor. Peki, kimlerle anlaşmış? Anlaşmanın hatıra fotoğrafına yakından bir bakalım. Yanında kim var? Saraya ilahi aşkla bağlı iş insanı Ethem Sancak… o dönem böyle diyordu. Aynı Savunma Sanayi Başkanı… Bu sefer 9 Kasım 2018 tarihinde, sosyal medya hesabından şu duyuruyu yapıyor: “Altay Tankı’nın seri üretim sözleşmesini imzaladık. İlk tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edeceğiz.” Şimdi bu hesaba göre 2020’nin Mayıs ayında yani bundan tam 3 yıl önce ilk tankın ordumuza teslimi gerekiyordu. 2020’nin Mayısı geçti, 2021’in Mayısı geçti, 2022’nin Mayısı da geçti… 2023’ün Ocak ayındayız. Tank nerede? Tank ortada yok. Milli motor nerede? Milli motorda ortada yok. Ethem Sancak nerede? Ethem Sancak’ta başka partide yok. Bu arada Katar ortaklı BMC hisseleri, Sancak’tan alındı. Başka bir yandaş havuzcuya verildi. Anlaşılan şimdi yine seçim öncesinde, Kore’den iki, üç tane göstermelik motor getirip, Altay Tankının prototiplerini yürütüp, şov yapmaya hazırlanıyorlar. Zannediyorlar ki, aziz milletimizin gözünü bir kez daha boyarız. Bu iş öyle çocuk oyuncağı değil… Türkiye’nin etrafı ateş çemberi… Sınırlarımızda bu milli tanklara, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Siz önce bir çıkın, her şeyin hızlı olacağını söylediğiniz bu ucube sistemde, bu gecikmenin hesabını aziz milletimize bir verin.
ADLİYEYE, ASKERİYEYE VE CAMİYE SİYASET KARIŞMAMALI
Ne yazık ki bu kirli ve çürük düzenin mümessilleri, ellerini değdikleri her şeyi kirlettiler. AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatıyla çıkmış, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, ağzına geleni söylüyor. Şanlı ordumuzun komuta kademesine oturttukları da, Erdoğan’ı alkışlıyor, onunla beraber siyaset yapıyor. Ordumuz milletin ordusudur. Kışlaya siyaset sokmanın bedeli, her zaman çok ağır olmuştur. 15 Temmuzun acıları daha unutulmamıştır. En yakın hadise bu. Erdoğan’ın “Bu hasret bitsin, dön artık!” dedikleriyle beraber, atadığı apoletlilerin darbe teşebbüsünü, beyefendi özel uçağının konforunu yaşayarak havada turlarken, milletimiz canı pahasına önlemiştir. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, “Adliyeye, askeriyeye ve camiye siyaset karışmamalı” diye, boşuna söylemiyor. Ama bu ucube rejim, kamu görevlisiyle parti görevlisi arasında fark bırakmadı.
MEMURLAR HÜKÜMETİN DEĞİL, DEVLETİN MEMURUDUR
Normal bir demokraside böyle bir görüntü olabilir mi? Olamaz. İşte Avustralya’da yaşananlar… Milli Savunma Bakanı bir toplantı yapıyor. Toplantının bir yerinde, basın, bakana politik sorular sormaya başlayınca, oradaki en yüksek rütbeli asker, bakanın yanına gidiyor. “Arkada bulunan subaylar, kenara çekilebilir mi” diye soruyor. Ve askerler siyasete dekor olmamak için, sahneyi terk ediyor. İşte yönetimde sivilleşme budur. Vesayete karşı olmak da budur. Ama bizde Erdoğan, muhalefete olmayacak sözler söylerken, siyaset yaparken, komutanlar alkış tutuyor. Muğla Valiliği’nin sosyal medya hesabından, AK Parti Genel Başkanının miting videoları yayınlanıyor. Bunlar tam bir parti devleti görüntüsüdür. Güvenlik güçlerini yanına alan bir siyasetçinin, milletin, muhalefetin üzerinde vesayet kurma girişimidir. Bu tabloyu biz de hazmedemeyiz, milletimiz de hazmedemez. Herkes şunu bilsin; memurlar hükümetin değil, devletin memurudur. Hükümetler geçicidir, devlet kalıcıdır. Erdoğan da bu seçimde gidicidir. Onun dünyalığı için, hiçbir devlet memuru kendi ahiretini yakmasın…
KAYNAĞI BELİRSİZ 52 MİLYAR DOLAR
Adalet güneşinin solduğu yerde, suçluların gölgesi uzun olur. Bu ucube rejim, güzelim memleketimizi NARCOS setine çevirdi. Şu son bir haftada yaşadığımız olaylara bir bakın: Bulgaristan’dan Türkiye’ye planör uçaklarla uyuşturucu paketleri atılıyor. Ankara’da 5 Afgan’ı katleden, sonra elini kolunu sallayarak İran’a, oradan da Afganistan’a kaçan zanlı, Afganistan’da yakalanıyor. Meselenin Afganistan’la Türkiye arasındaki, para trafiği olduğu anlaşılıyor. İki uyuşturucu çetesi, Haliç’te köprü üzerinde çatışıyor. Bir kişi ölüyor. Olay yerinde 41 boş kovan bulunuyor. Ucube Şahsım rejimi elinde Türkiye, uluslararası mafyanın asri mezarlığına döndü. İşte bugün de Trabzon’da, Gürcü Mafya mensuplarından bir tanesi infaz edildi. Tüm bu kirli ilişkiler, ülkemizi kirli paranın aklandığı, koskoca bir çamaşır makinesine çevirdi. Geçtiğimiz yılın ilk 11 ayında, ülkeye giren kaynağı belirsiz para 22 milyar doları aştı. 2011’den sonra, ülkeye bu şekilde giren para, 52 milyar dolara ulaştı.
BAŞ TROLCÜ ERDOĞAN’IN TA KENDİSİ
Bu ucube rejim, trolden bakan, bakandan da trol yaptı. Geçen hafta Grup Başkanvekilimiz, önemli bir dosya açıkladı. Organize suçla mücadele etmesi gereken İçişleri Bakanı, Bakanlığının imkânlarını kullanarak, 8 bin kişilik bir trol örgütü kurdurmuş. Bu çeteyi de kendi siyasi ikbali için kullanmaktaymış. Halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bu organize suç örgütüne de, “Ebabil Harekâtı” demişler. Yani her zaman olduğu gibi din bezirgânlığını da ihmal etmemişler. Kuş beyinli yanaşmalar, sosyal medya üzerinden milletin üstüne Akbabalar misali çökmüş. Bu trol örgütünü yöneten de bir Bakan danışmanı. Hem de emniyet ihalelerinden ciddi şekilde parsa toplayan bir bakan danışmanı. Emniyetin, Jandarmanın resmi twitter hesaplarının yönetimi, anlaşılan bu danışmanın cep telefonundan yapılıyor. Bakan danışmanı, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, bu resmi hesaplardan cevap yetiştiriyormuş. Ne emniyet, ne de jandarmadan şu ana kadar, bu konuda tek bir ses çıkmadı. “Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür” diyor Anayasamızın 128. maddesi. Devlet imkânlarını kullanarak trol çetesi kurmak, devletin resmi işlerini özel danışmanına yaptırmak, anayasamıza, kanunlarımıza göre suçtur. Bunu yapan atama İçişleri Bakanı, derhal o görevden affını istemeli ya da Hükümetin başı bunu azletmelidir. Ama biliyoruz ki, burası Türkiye. Gücünü trol ordularından alan Baş trolcü de, Erdoğan’ın ta kendisi. Orman yangınını söndürmek için bile Erdoğan’dan talimat bekleyen atama bakanlar 8 bin trolü işe alırken, herhalde tek başlarına hareket etmemişlerdir.
ERDOĞAN MÜZESİ İÇİN ÇORBADA BİZİM DE TUZUMUZ OLSUN
Artık bu ucube rejim metal yorgunudur. Miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçmiştir. Öyle görünüyor ki, artık bunu kendileri de idrak etmişler, Kasımpaşa’da, bir Erdoğan Müzesi hazırlıyorlarmış. Artık müzelik olduklarını, kendileri de kabul etmişler. Biz, bu müzede nelerin sergilenmesi gerektiğine dair, kısa bir öneri listesi oluşturduk. Bu müzede seçim kazanmak için meydanlarda okuttuğu, terörist başının mektubu mutlaka olmalı. Yanında da, Trump’ın yüzüne çarpamadığı, kendisine “Aptal olma” diyen, hakaret eden, mektubun bir kopyası konmalı. Eski ortağı Hoca efendisiyle beraber ıslandıkları yağmurdan, birkaç damla numune, gözyaşı şişesi içerisinde bir köşede yer almalı. Süleyman Şah türbesini kaçırırken terk ettikleri vatan toprağından, bir avuç mutlaka burada bulunmalı. Kremlin sarayında, Putin’in kapısında kaç dakika bekletildiğini saymak için, Rus devlet televizyonunun kullandığı kronometre, bir köşeye konmalı. Paraları sıfırlama talimatını içeren, 17-25 ses kayıtları müzede yankılanmalı. Ayrıca kulaklıkla, üç ayrı dilde tercümesi yapılmalı. Bu yapılmalı ki dünya âlem, Erdoğan’dan ibret alsın. Yine, bakan çocuklarının evinde çıkan, para sayma makineleri, çelik kasalar, dolar dolu ayakkabı kutuları bu müzede mutlaka yer almalı. Cari açığımızı kapatıyor diye ödül verdikleri Reza Zarrab’ın balmumu bir heykelini de bir köşeye koymayı unutmamalılar. Hadi çorbada bizim de tuzumuz olsun. İsterlerse, Mansur Başkan’dan rica ederiz, 800 milyon doları aşan maliyetiyle, bir israf anıtı olan Ankapark’taki dinozorları da, bu müzeye gönderebiliriz. En azından gelecek kuşaklar bu dinozorlara bakar da, bu ülkeyi nasıl “yönetmemek” gerektiğini, gözleriyle görürler ders alırlar.
SADAT GİBİ PARAMİLİTER ARTIKLAR
Artık miadı dolmuş, müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz. Ne psikolojik savaş aracı olarak kullanmaya kalktığı, SADAT gibi paramiliter artıklar, ne Pelikanlar, ne de Ebabiller. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyorlar. Korktukça çirkinleşiyorlar. Ama unutmasınlar: “Korku suçu, suç da cezayı getirir.”
ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİM SIRADAN BİR SEÇİM DEĞİL
Hayat yaptığımız seçimlerden ibarettir. Bu seçimde nasıl bir hayata sahip olacağımıza, nasıl bir Türkiye istediğimize, hep beraber karar vereceğiz. 2023’te yapacağımız seçim, sıradan bir seçim değildir. Bu seçim; “Söz de, yetki de sadece benimdir” diyen, otokrat bir zihniyetle, “Söz de, yetki de milletindir” diyen, demokrat bir zihniyet arasındadır. Bu seçim; “Dediğim dedik, söylediğim buyruk” diyenlerle, “İstişareye, müzakereye değer verenler” arasındadır. Bu seçim; “Saraya sadakat” diyenlerle, “Devlette liyakat” diyenler arasındadır. Bu seçim; “Doların yeşilini” sevenlerle, “Doğanın yeşilini” sevenler arasındadır. Bu seçim; milletin ufkunu karartanlarla, milletin ufkunu aydınlatanlar arasındadır. Bu seçim; “Rant ve talan” diyenlerle, “Helalinden kazanç” diyenler arasındadır.
MİLLETİMİZ BU TEKERE ÇOMAĞI SOKACAK
Hak hiçbir zaman yerde kalmaz. Haramın temeli olmaz. Yalan, talan ve haram üzerine kurulu, bu ucube şahsım rejiminin tekeri, artık daha fazla dönmez. Bu tekere çomağı milletimiz sandıkta sokacaktır. “Kader, gayrete âşıktır.” Ceberut bir yönetimi sandıkta göndermek için, biz büyük bir gayret sarf ediyoruz. Adaleti korumak, hakkı korumaktır. Hakkı korumak, halkı korumaktır. Biz hakkı ve halkımızı korumak için büyük bir aşkla çalışıyoruz. Gayretle ve aşkla çalışırken de en büyük rehberimiz; “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım” diyen, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, azmi ve kararlılığıdır.
BİZ HAZIRIZ, MİLLETİMİZ HAZIR
30 Ocak tarihinde, altı siyasi partimizin ortak mutfağından çıkan, Ortak Politikalar Metnini ve Parlamenter Sisteme Geçişin Yol Haritasını halkımıza açıklayacağız. Ülkemizin elbette çok büyük sorunları var. Ama biz bu sorunları aşacak programa, liyakatli kadrolara sahibiz. Altı partinin lideri, ne yapılacağını, nasıl yapılacağını, kimlerle yapılacağını çok iyi biliyorlar. Bizler kararlıyız. İkinci yüzyılında, Cumhuriyetimizi, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistemle taçlandırmaya kararlıyız. Milletimize, hak ettiği özgürlükçü, demokratik yönetimi sunacağız. Millete kör kuruşun hesabını veren, liyakate dayalı kamu yönetimini mutlaka inşa edeceğiz. Üreteceğiz, kazanacağız, zenginliği hakça paylaşacağız. Milletimizin hiçbir ferdini geride bırakmayacağız. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesilleri bilimle, teknolojiyle, dijital devrimle buluşturacağız. “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyeceğiz, komşularımızla ve tüm dünyayla barış içinde yaşayacağız. Türkiye’miz dostluğu aranan, hasımlığından sakınılan büyük bir ülke olacak. Biz hazırız. Görüyoruz milletimiz de hazır.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.
Soru- HDP’nin kapatılması durumunda DEVA Partisi’nin çatısı altında seçime gireceğine dair iddialar var. Sizin bu iddialara ilişkin yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar ben CHP’nin Sözcüsüyüm. Bu soruyu bana değil, DEVA Partisinin yetkililerine soracaksınız.
Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TSK komuta kademesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alkışlamasını eleştirdi. Bunun ardından Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik bazı protesto eylemleri de yapıldı. Siz bu eylemleri nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Kışlaya siyasetin bulaşmaması konusundaki uyarımız, ki konuşmamda da tekrar ettim. Kamuoyundan çok büyük destek aldı. Bu konuda partimize çok sayıda olumlu dönüş var. Zaten Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu uyarıları Yenikapı’daki mitingde de dile getirmişti. Bundan sonra camiye, kışlaya, adliyeye siyaset karışmasın demişti. Anlattım kışlaya siyaset karışınca ne yaşandığını. 15 Temmuz’da gördük.
Soru- AK Partinin sunduğu başörtüsü ve aileye dair anayasa teklifi değişikliği Perşembe günü mecliste ele alınacak. Muhalefet olarak yeni bir teklif sunulacağı da açıklanmıştı. Bu teklif hazırlandı mı? Hazırlanmadıysa CHP’nin mevcut AK Parti teklifine dair tutumu nedir?
Faik ÖZTRAK- 5 Ocak’ta altı partinin Genel Başkanlarının yaptıkları ortak açıklama son derece nettir. Liderler iktidarı eğer samimiysen muhalefetten gelecek önerilere önyargısız yaklaş çağrısında bulunmuşlardır. Şimdi başörtüsüne gollük pas diyen Erdoğan’ın bu meseleyi çözme konusunda ne kadar samimi olduğunu bu süreçte hep beraber göreceğiz.
Teşekkür ediyorum.