CHP’li Öztrak: “Hükümet Ülkeyi Teknik Resesyona Soktu”
CHP’li Öztrak: “Hükümet Ülkeyi Teknik Resesyona Soktu”
“BU CUMHURİYETİN MİLLİ DEĞER OLAN BİR KİŞİSİ VARDIR, O DA GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR”
CHP’li Öztrak, sıcak paraya yaslanan dezenflasyon stratejisinin büyüme ve refah cinsinden faturasının giderek ortaya çıktığını belirterek, “Bugün açıklanan büyüme verileri de bunu teyit ediyor. Türkiye ekonomisi iki çeyrektir, bir önceki çeyreğe göre daralıyor. Bu teknik olarak resesyondur, Hükümet ülkeyi resesyona sokmuştur” dedi.
Saray danışmanlarının yaptıkları son açıklamalarda ağızlarındaki baklayı çıkardığını, “Milli bir değer” dedikleri Erdoğan’a bir kere daha adaylık imkanının sağlanması gerektiğini söylediklerini hatırlatan Öztrak, “Bu cumhuriyetin milli değer olan bir kişisi vardır. O da, adını anan yeni mezun teğmenleri ordudan atmaya kalktığınız ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür” diye konuştu.
Son bir aydır, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütü elebaşını Meclis’e kendi inisiyatifiyle davet ettiği, Erdoğan’ın bundan haberi olmadığı yönündeki haberlerin yayıldığını, uzun süre sessiz kalan Erdoğan’ın sonunda ittifak ortağı Bahçeli’nin sözlerini “Ortak vizyonumuz” diyerek sahiplendiğini kaydeden Öztrak, “Yaşananlar; bu yönetimin derdinin vatan, millet, kardeşlik, enflasyon, açlık veya savaş tehlikesi olmadığını, tek meselelerinin ‘koltuk meselesi’ olduğunun açıkça ikrarıdır” değerlendirmesinde bulundu.
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine konuştu. Öztrak konuşmasında şunları ifade etti:
OTORİTER REJİMLER DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI ŞEYİ YAPIYOR
Dünya, otoriter rejimlerin güçlendiği sıra dışı bir dönemden geçiyor. Bu rejimlerin yöneticileri dünyanın her yerinde benzer yöntemler izliyor: Bir kez gücü ele geçirdiklerinde, devletin sağladığı imkanlarla devletin kurumlarını, hukuku, adaleti pervasızca aşındırmaya başlıyorlar. Ortaya çıkan boşluğu devlet malını ganimet bilen talancılar, lobiler, baronlar, yandaş oligarklar dolduruyorlar. Bunlar zenginleşirken milletin kahir ekseriyeti yoksulluk, açlık, dışlanmışlıkla boğuşuyor. Ve bu otoriter rejimler, bozuk düzenlerini sürdürebilmek için topluma açlığını yoksulluğunu dışlanmışlığını unutturacak yöntemleri geliştiriyor. Kâh iç düşman senaryolarıyla milleti birbirine düşürüyorlar, kâh dış düşman, savaş diyerek millete korku salıyorlar. Güvenlik endişesini açlığın yoksulluğun üzerine şal yapıyorlar.
ÜLKE SİRK AYNALARIYLA DOLU BİR SALON GİBİ… HER ŞEY ALLAK BULLAK
Ülkemizde de uzun bir süredir, bu otoriter rejimlerin, ucube bir sürümü var… Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen bu tek kişilik rejimin müellifleri, milli iradeyi sadece saraydan, sadece iktidardan ibaret sanıyor. Parlamentoyu bir kenara itiyor, devlet gücüyle milli iradeyi gasp etmeye çalışıyor. Milletin seçtiklerinin yerine, kendi seçtikleri kayyumları atıyor. Başta ekonomi olmak üzere, ülkeyi sirk aynalarıyla dolu dev bir salona dönüştürdü. Her şey eğri büğrü, her şey allak bullak…
BİZDEKİ ENFLASYON KRİZİN MERKEZİNDEKİ ÜLKELERİN 5 KATI!
2014 yılında Sayın Erdoğan’ın “Ben öncekiler gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağım” söylemiyle yalpalamaya başlayan ekonomi, 2021’in Eylül ayında “faiz sebep” söylemiyle şarampole yuvarlandı. Ama Erdoğan “Ekonomideki sıkıntının sebebi küresel ve bölgesel krizler” diyor. Kriz Rusya ile Ukrayna arasında. İsrail bölge ülkelerine saldırıyor, yakıp yıkıyor. Ama Rusya’da enflasyon yüzde 8,5; Ukrayna’da enflasyon yüzde 9,7; İsrail’de enflasyon yüzde 3,5… Bizde enflasyon krizin merkezindeki ülkelerin beş katı!
EKONOMİ ARABASININ ŞAFTI KAYMIŞ, HÜKÜMET KAPORTASINI TOPLAMAYA ÇALIŞIYOR
Erdoğan tarafından iş başına getirilen ekonomi yönetimi ekonominin kaportasını toparlamaya çalışıyor. Ama arabanın şaftı kaymış, şanzımanı dağılmış, ayar tutmuyor. Faizleri yükseltip, TL’nin değerini sabitleyip, sıcak paracılara kucak açarak, milletin alın terini faiz lobilerine peşkeş çekerek enflasyonun üstesinden gelinemiyor.
SICAK PARACILAR VURUP KAÇIYOR, MERKEZ DÖVİZE MÜDAHALEYİ İTİRAF EDİYOR
İnandırıcılık ve güven olmayınca, saydam ve çapalara bağlı, hesap verebilir bir enflasyonla mücadele programı olmayınca, sonuçta ülke sıcak paracıların cenneti oluyor. Ülke bunlara dünyanın en yüksek dolar cinsinden faizini ödüyor ama ekonomiye güven yok. Son 1,5 ayda 6 milyar dolar sıcak para bu faizi vurup kaçmış. Kasım ayı başından bu yana Merkez Bankası rezervleri azalıyor. Banka yetkilileri yurtdışında muhataplarına, “Şu anda piyasa mekanizmalarında bazı aksaklıklar var. Ama göstergeler daha istikrarlı hale gelirse, müdahale ihtiyacı azalacak” diye açıklama yapıyor. Ama rasyonelleşme diyorsanız, müdahale ettiğinizde Merkez Bankası’nın sayfasında duyurmanız gerekir.
SADDAM DOLARI HİKAYELERİ YENİDEN BAŞLADI
Tüm bunlar olurken, bir taraftan bir örneğini mazideki Saddam Dolarından hatırladığımız makinaların gerçeğinden ayıramadığı sahte dolar avro hikayeleri yeniden başladı. “Manidar” bir zamanlamayla, döviz büroları, bankalar döviz alımlarını durdurdu. Bir ucu siyasete uzanan altın kaçakçılığı haberleri gazetelerde sütun sütun ifşa oldu. Bütün bunlar yaşanırken millete sabır telkin ediliyor. Ama sabrın sonundaki selamete bir türlü ulaşılmıyor.
HÜKÜMET ÜLKEYİ TEKNİK RESESYONA SOKTU
Sıcak paraya yaslanan dezenflasyon stratejisinin büyüme ve refah cinsinden faturası giderek ortaya çıkıyor. Biraz önce açıklanan büyüme verileri de bunu teyit ediyor. Türkiye ekonomisi iki çeyrektir, bir önceki çeyreğe göre daralıyor. Bu teknik olarak resesyondur, Hükümet ülkeyi resesyona sokmuştur.
CUMHURBAŞKANI DA ENFLASYONUN DÜŞECEĞİNE İNANMIYOR
Hükümet işin başında bu yılın ortasında enflasyonun zirveyi göreceğini, sonra çok hızlı bir şekilde indirmeyi vadetmişti. Ama bunun yerine enflasyon tahminlerini sürekli yukarı revize ediyor. Şimdi de, “Enflasyon asıl 2025’in üçüncü çeyreğinde düşecek” hikayeleri anlatıyor. Ama bu su dereye gelene kadar, kurbağanın gözü patlayacak. Hükümetin kendisi, bu hikâyeye pek inanmıyor. 2025 için OVP’de öngördüğü enflasyon tahmini yüzde 17,5; TCMB’nin son Enflasyon Raporunda yer alan tahmin yüzde 21,0; 2025’te geçerli olacak “Yeniden değerleme oranı” yüzde 44. Cumhurbaşkanı da, bu enflasyonun düşecek hikayesine inanmıyor ki bu yeniden değerleme oranını düşürme yetkisini kullanmıyor. Vatandaş da inanmıyor, çünkü sorunun sebebi olanların, çözümün adresi olamayacağını biliyor.
TASARRUFA OFİSLERİ KAPATARRAK BAŞLAYIN
Hükümetin maliye politikası, para politikasını desteklemiyor. Makyajla, “Mış gibi” yapıyor. Ama bütçe açığı ile nakit açığı arasındaki fark rekorlar kırıyor. Geçen yılsonunda emanete alınan para cayır cayır harcanıyor. Bu, bütçe açığına yansımıyor. İlk 10 ayda; Genel Bütçeli 41 kuruluşun 37 tanesinin harcamalarındaki artış enflasyonun üstünde 9 tanesinin harcaması ise yüzde 100’ün üstünde. Hani tasarruf? Cumhurbaşkanlığı geçen yıl Ocak-Ekim döneminde 5,5 milyar lira harcamış. Bu yıl aynı dönemde harcadığı para 10,3 milyar lira! Tasarruf derken, Sarayın harcamaların ikiye katlanmasının sebebi nedir? Diğer taraftan Sayıştay Raporlarına göre 2023 yılında Cumhurbaşkanlığına bağlı ofislerden; Dijital Dönüşüm Ofisi 375 milyon lira, Finans Ofisi 110 milyon lira, İnsan Kaynakları Ofisi 162 milyon lira, Yatırım Ofisi 335 milyon lira harcamış. Bu ofislerin harcadığı para toplam 1 milyar lira! Görev tanımlarına baktığımızda Bakanlıklar bünyesinde halledilebilecek pek çok iş bu ofislere verilmiş. Tasarruf diyorsanız, bu ofisleri kapatarak başlayın.
SARAY PROPAGANDASINA PARA VAR, MİLLETE YOK
Bir de Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlar var. Bunların başında da, Sarayın gerçek ötesi popülist propagandasının koordinasyonuyla görevli İletişim Başkanlığı geliyor.
Bu kurumun harcaması da ilk 10 ayda geçen yılın aynı dönemine göre ikiye katlanmış, 4 milyar 344 milyon liraya çıkmış. 2025 yılında da bu kurum 6 milyar 155 milyon lira harcayacak. Bu sıra dışı artışların sebebi ne? Saray’ın siyaseti için kullandığı her kuruma para var. Ama iş savunma sanayine gelince para yok, milletin harcamadığı kredi kartı limitinden vergi alarak para toplanmaya kalkılıyor. İş emekliye gelince para yok. Emekli yük görülüyor. İş çiftçinin hak ettiği desteği vermeye gelince para yok. Çiftçiye borç takılıyor. İş vatandaşa, gençlere, çocuklara gelince para yok. OECD’nin “Yaşam Nasıl?” Araştırmasına göre ülkemizde 15 yaş grubundaki her 100 öğrenciden 19’u parası olmadığı için haftada bir gün aç kalıyor. Beşeri sermayemizi kaybediyoruz.
BU ÜLKENİN MİLLİ DEĞERİ GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR
Cumhuriyetimizin üstüne olmayacak bir gömlek giydirmeye kalkışan Saray, şimdi ringin iplerine sarılmış yorgun bir boksör gibi gongun sesi duyulana kadar ayakta kalmaya çalışıyor. Bunun için siyaset masasına sürekli yeni gerilimler, yeni açılımlar sürüyor. Bir ay boyunca, “Bahçeli Öcalan’ı Meclis’e kendi inisiyatifiyle davet etti. Erdoğan’ın bundan haberi yoktu” dendi. Erdoğan bir ay sonra Sayın Bahçeli’nin sözlerini “Ortak vizyonumuz” diyerek sahiplendi. Ardından Saray danışmanları ağızlarındaki baklayı çıkarıverdi. “Milli bir değer olan Erdoğan’a bir kere daha adaylık imkanının sağlanması.” Bu cumhuriyetin milli değer olan bir kişisi vardır. O da, adını anan yeni mezun teğmenleri ordudan atmaya kalktığınız ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
GİZLİDE GEBE KALAN AŞİKAREDE DOĞURUR
Gizlide gebe kalan aşikarede doğurur derler… Yaşananlar; bu yönetimin derdinin vatan, millet, kardeşlik, enflasyon, açlık veya savaş tehlikesi olmadığını, tek meselelerinin “koltuk meselesi” olduğunun açıkça ikrarıdır. Yine de bu bütçenin hayırlı olmasını diler, emeği geçenlere teşekkür ederim.