BBP Genel merkezinin gündem ile ilgili düzenlediği basın toplantısına Söz gazetesi olarak katılım sağlandı
BBP Genel merkezinin gündem ile ilgili düzenlediği basın toplantısına Söz gazetesi olarak katılım sağlandı
Gazetemize yapılan davet üzerine Ankara’ya gazetemiz adına imtiyaz sahibi Murat Ülker Katılım sağladı.
2012 yılında, Türkiye, Kanada ve Peru tarafından yapılan girişimler sonucunda, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığın artırılması ve onların insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanmalarını sağlamak amacıyla, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, 11 Ekim tarihi, "Dünya Kız Çocukları Günü" olarak ilan edildi.
Dünyanın her yerinde, bu tarihte yapılan etkinliklerle, kız çocuklarımızla ilgili “eğitim hakkı”, “beslenme”, “yasal haklar”, “kadına ve çocuklara yönelik şiddet” ve “zorla evlilik” konuları, Dünya Kız Çocukları Günü kapsamında gündeme taşınıyor.
Ayrımcılık yapıyor görüntüsü vermek istemem ama ebeveynler, özelikle babalar için, kız çocukları, dünya üzerinde başka hiçbir şeyle kıyaslanamayacak ölçüde değer taşır.
Çocuklarımız hem en zayıf, hem de en güçlü taraflarımızdır.
Ailelerin çocuklarıyla ilgili yaşadığı her acı, onları tarif edilemeyecek ölçüde yaralarken, her anne baba için, çocuklarına yönelen tehlikeler, onları dünyanın en güçlü insanları haline getirir.
Tüm kız çocuklarını, tüm çocukları, kendi çocuklarımız gibi korursak; yapacağımız tüm işlerde, atacağımız tüm adımlarda, bu duyguyu, aklımızın, gönlümüzün bir kenarında tutarsak; siyasetin anlamını ve saygınlığını koruyabileceğini düşünüyorum.
Bu vesileyle tekrar, Dünya Kız Çocukları Günü’nü kutluyor; tüm evlatlarımız için, tüm dünya çocukları için; savaşlardan, sömürüden, yoksulluktan, hastalıklardan, şiddetten, ayrımcılıktan uzak, mutlu bir gelecek diliyorum.
Değerli Basın Mensupları
Geçtiğimiz hafta boyunca CHP’nin yeniden tartışmaya açtığı “başörtüsü yasağı” konuşuldu.
Geçen haftaki basın toplantımızda ifade etmiştim; tekrar etmekte fayda görüyorum:
2008 yılında gerçekleşen ve kamuda başörtüsü yasağını fiilen kaldıran anayasa değişikliğine, CHP şu cümlelerle itiraz etmişti:
“Yapılmak istenen, Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına geri götürmek ve 85 yıllık Cumhuriyet'in rövanşını almaktır.”
Değerli Arkadaşlar,
O gün, CHP Grubu adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu açıklamayı yapan üç kişiden biri, o gün CHP Grup Başkanvekili olan, bugünün CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Hatırlayacaksınız, geçen hafta, CHP’nin başörtüsüyle ilgili kanun teklifi oyununa, “Samimiyseniz gelin Anayasa değişikliği yapalım.” demiştim.
Cumhur İttifakı’mızın diğer partileri Ak Parti ve MHP’nin, aynı yöndeki çağrılarına, CHP, tahmin edilebileceği ve beklendiği gibi önce “Hayır” dedi.
Daha sonra da Sayın Kılıçdaroğlu, taaa ABD’den, “Bu konu bizim için kapanmıştır.” Deyip, kestirip attı…
Bu üslup ve ifade bir samimiyet göstergesidir.
CHP’nin başörtüsü konusundaki samimiyeti bu kadardır…
Kız çocuklarımızla ilgili başta “eğitim hakkı”, “yasal haklar” Dünya Kız Çocukları Günü kapsamında gündeme taşındı.
Uzun yıllar boyunca, CHP’nin bayraktarlığını yaptığı yasakların sebep olduğu sonuçlar, tam olarak bunlardı.
Kendimize ve muhataplarımıza şunu soralım: “Türkiye’de başörtüsü problemi neden yaşandı?”
Bu sorunun bir tane cevabı var: “CHP yüzünden…”
Bu açık gerçek, problemle birlikte düşünüldüğünde, dünden bugüne yaşananlarla doğru bir bakış açısıyla yüzleşmemizi sağlayacak.
Dün gecenin önemli gelişmelerinden biri, ABD Senatosunda yaşananlardı. ABD Senatosu, “2023 savunma bütçesi”ni içeren, “NDAA tasarısı”na son halini vermek amacıyla toplandı. Kongre kaynaklarından edinilen bilgilere göre, New Jersey Senatörü Demokrat Menendez ile Maryland Senatörü Van Hollen’ın sunduğu ve Türkiye’nin ABD’den F-16 alımını koşullara bağlayan iki ekleme de tasarıdan çıkarıldı.
Senato, NDAA tasarısını tamamladıktan sonra, Temsilciler Meclisinin versiyonu ile ortak bir metin haline getirilerek, onay için ABD Başkanı Joe Biden’a gönderilecek.
Türkiye’nin F-16 alımını koşullara bağlayan benzer bir ekleme, NDAA tasarısının Temsilciler Meclisine eklenmişti ancak ortak metinde bu eklemelerin de çıkarılması bekleniyor.
Senato'daki bu değişimde, Türkiye'nin Washington'da yürüttüğü diplomatik çabaların etkili olduğu belirtiliyor.
Menendez, Pentagon bütçesini içeren 2023 NDAA tasarısının Temsilciler Meclisi versiyonuna sunulmuş ve Türkiye’ye F-16 satışını şarta bağlayan eklemenin aynısını, tasarının Senato versiyonuna da dahil etmişti.
Eklemede “Silah İhracatı Kontrol Yasası” kapsamında “Türkiye’ye yeni F-16 satışının yapılmaması” ve “F-16 modernizasyon kitlerinin satılmaması” hükmü konulurken; bu maddenin muafiyetini ise Senato ve Temsilciler Meclisi ilgili komitelerine söz konusu satışın ABD’nin önemli ulusal güvenlik menfaatlerine temas ettiği; bu silahların Yunan hava sahasını mükerrer şekilde ihlal etmeyeceğini temin etmek için atılacak somut adımlar sunulduğu takdirde başkanın bu maddeyi uygulamaktan muaf olacağı ifade edilmişti.
Öte yandan, Maryland Senatörü Van Hollen ise bu koşullara, uçakların YPG/PKK terör örgütüne karşı kullanılmamasını ve Türkiye'nin İsveç ile Finlandiya'nın NATO üyeliğini onaylaması koşulunu eklemişti.
Türkiye’nin lehinde olarak değerlendirilen bu gelişmeyle, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti aynı güne denk gelince, öncelikle bu kararda Kılıçdaroğlu’nun bir etkisi olup olmadığını düşündük.
Şaka yapıyorum elbette...
Dün, haber ajanslarında, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, New York’ta TÜRKEN Vakfı’nın yaptırdığı gökdelenin önündeki videolu paylaşımıyla karşılaştık.
Bahsedilen bina, bizim, vatandaşlarımızın, milletimizin utanacağı bir mekan değil. Bilakis TÜTKEVİ gibi, gurur duyduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü göstermesinin ötesinde, Türk ve Müslüman öğrencilerin kalacağı yurt olmasının yanında çok fonksiyonel bir yatırım ve eser.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisinin bir süre daha gündemde kalacağını düşünüyorum.
Türkiye ABD’yle, sayısız problem yaşarken; CAATSA kararları uygulamadayken,
TÜRKİYE F35 programından hukuksuz bir şekilde çıkarılmışken, ABD Senatosunda Türkiye’ye F16 satışı görüşülürken, ABD, Lozan’a göre silah bulundurulmaması zorunlu olan Yunan adalarını silahlandırırken, Suriye’de, Irakta, Ermenistan’da, doğrudan ABD’nin Türkiye’yi hedef alan politikalarıyla mücadele ederken, Türkiye’nin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, ABD’de Türkiye’nin yaptırdığı bina önünde selfie yapıyor, binayı yapanlara hesap soracağını söylüyor.
Biz de aklımıza mukayyet olmaya çalışıyoruz…
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu haberleri tekzip etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dünya kamuoyuna “Türkiye’deki siyasi suçlular” olarak sunulanlar, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı istihbarat örgütlerinin ajanları ile PKK ve FETÖ terör örgütlerinin yıkıcı faaliyetleri nedeniyle yargılanan terör örgütü mensuplarıdır.
Bunların dışında, Türkiye’de “siyasi suçlu” olarak tanımladığınız tutuklu veya hükümlü var mı?
Yok… CHP’nin “Gazeteciyi tutukladılar” diye, Türkiye’yi dünyaya şikayet ettiği kişilerden birini, Mersin’deki polis evimize, içindeki sivilleri, yani emniyet mensuplarımızın eşleri ve çocuklarını, bombalı saldırıyla katletmeye çalışırken gördük. Bir polisimizin şehit olduğu, biri polis 4 vatandaşımızın yaralandığı saldırının faili olarak gördük.
7 Ekim Cuma günü, Şahkulu Dergahı açılışında, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, sunulan hizmetlerin sürekliliğini sağlamak için, Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde, Alevi ve Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulma kararı alındığı açıklandı.
Bu yolla, cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine kadar tüm çalışmalara, bu kurumsal yapı çatısı altında destek sağlanacak.
Aynı şekilde cemevi erkan hizmetlerini yürüten Alevi, Bektaşi inanç önderlerine de bu kurum bünyesinde kadro verilecek.
Değerli Arkadaşlar,
Kararı önemli ve değerli buluyoruz.
Aleviliği, Türk Milleti’nin ve İslam’ın dışındaymış gibi göstererek, öncelikle Aleviliğe ve Alevi vatandaşlarımıza, kardeşlerimize zarar veren tüm yıkıcı teşebbüsleri reddediyor ve lanetliyorum.
Uygulamanın, Alevi kardeşlerimizin değerlerini yaşamaları ve yaşatmalarına katkı sağlayacağı düşüncesiyle hayırlı olmasını diliyorum. Zaman zaman, sosyal medya aracılığıyla; devletimizi, milletimizi, milletimizin değerlerini ve devletimizi tahkir eden açıklamalara şahit oluyoruz.
“Açıklama”dan çok “saldırı” diyebileceğimiz bu sözler, bazen milletimizin sevdiği, saygı duyduğu bir sanatçıdan veya terör örgütünün siyasetçi kıyafeti giydirdiği bir Türkiye ve Türk Milleti düşmanından gelebiliyor. İsim vererek, bu çirkinliklere bir paye kazandırmak istemiyorum. Milletimizin değerlerine düşmanlık edenlerin, yolculuklarının sona ereceği nokta tarihin çöplüğüdür.
Dinsizliği, inançsızlığı, bizi millet yapan, bir arada tutan değerlere düşmanlığı bir siyaset ekseni haline getirenler, bu topraklarda ilk defa karşımıza çıkmıyor. Ama kendilerini “muhafazakar” ve “sağ” olarak tanımlayıp siyaset yapanlar ilk kez bu tip vahşi ve kör bir sekülerizmin peşine takılıp kendilerini ve milletimizi felakete sürüklüyorlar. “6’lı masanın sağcıları”nı tekrar ve samimiyetle uyarıyorum.
Yine “Polis teşkilatı yapılanmasını yeniden yapacağız" diyen hadsize ve terör örgütü uzantılarıyla işbirliği arayanlara, Türk Milleti’nin, Anadolu işgal altındayken bile bu tip ihanetleri cezasız bırakmadığını hatırlatıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir.
Bizim ülkemizde, Terör örgütleri hiçbir zaman güvenlik güçlerinin nasıl görev yapacağı konusunda karar verme merciinde olmamıştır, olmayacaktır.
Terör örgütünün ayakçılarının polisimize, emniyet teşkilatımıza dil uzatma cesareti bulmasının kusuru, güvenlik güçlerimizin değil, terör örgütüne siyasi parti muamelesi yapan 6’lı masanındır, dedi.